Seçimler yalnızca birer tarih değil; toplum olarak geleceğimizi belirlediğimiz dönüm noktalarıdır.
Oy vermek, vatandaşlık görevinden öte bir insanlık sorumluluğudur. Çünkü kullandığımız her oy, sadece kendi yolumuzu değil; çocuklarımızın, komşularımızın ve bizden sonra gelecek nesillerin yolunu da aydınlatır.
Biz Almanya’da yaşayan Avrupalı Türkler artık bu toplumun ayrılmaz bir parçasıyız. Sesimizin duyulması, sorunlarımızın dile getirilmesi, ihtiyaçlarımızın doğru yerlere ulaşması için güçlü bir temsile ihtiyacımız var. Ve güçlü temsil, ancak ehil ellerle mümkündür.
Şunu sormalıyız: Almanca konuşmakta zorlanan, siyasetin işleyişini bilmeyen, toplum önünde kendini ifade edemeyen adaylar bizleri nasıl temsil edecek? Karar mekanizmalarında etkili olabilmek için bilgi, donanım, hitabet ve cesaret şarttır. Temsil, yalnızca bir sandalyeyi doldurmak değil; hakkı savunmak, sözü yüksek sesle söyleyebilmektir.
Bizler işimizi ehline vermeliyiz. Günlük yaşamda en küçük işlerimizi bile uzmanına teslim ediyorsak, toplumumuzun geleceğini de gerçekten temsil gücü yüksek adaylara emanet etmeliyiz. Çünkü yarınlarımız, çocuklarımızın umutları ve buradaki varlığımız buna bağlıdır.
Sandığa gitmek ya da mektupla oy kullanmak sadece bir prosedür değil; geleceğe ve topluma karşı sorumluluğumuzun en açık göstergesidir. Oy vermek, hem hakkımız hem de onurumuzdur.
Unutmayalım: Güçlü temsil, güçlü katılımla olur. Gelin, geleceğimiz için sesimizi yükseltelim; oyumuzu verelim, ama en önemlisi ehil, donanımlı ve yüreğiyle yanımızda olacak adayları seçelim.