SESİ ÇIKMAYAN SİVİL TOPLUM NEDEN FARK EDİLMEZ?”

“Sokrates”in bir arkadaşı heyecanla yanına gelerek; “filanca arkadaşının senin hakkında ne söylediğini biliyor musun? demiş. Sokrates, “dur sakın söyleme hemen, sana vereceğim “ÜÇ FİLTRE”dengeçirdikten sonra değerlendir, o zaman karar verirsin” demiş.

1- Şimdi birinci filtre, “GERÇEKLİK FİLTRESİ”; “Bana söyleyeceğin şey doğru mu? / Gerçek mi?” deyince Sokrates, arkadaşı; “aslına bakarsan kendim duymadım ve de işin aslını sormadım, yalnızca birinden duydum …” demiş.

Bunun üzerine Sokrates;

2- “Öyleyse sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Peki o zaman, şimdi ikinci filtreyi deneyelim; “İYİLİK FİLTRESİ”; bana söylemek istediğin şey “iyi” bir şey mi?

Arkadaşı düşünmüş ve “hayır tam tersine…” demiş.

Son olarak Sokrates; “öyleyse, onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan da emin değilsin. Fakat yine de bir hakkın daha var.

3- “YARARLILIK FİLTRESİ”: Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim / toplumun işine yarar mı?

Arkadaşı tekrar düşünmüş ve “hayır, pek değil… demiş.

Sokrates sırtını bir ağaca yaslamış ve peki o zaman demiş, eğer bana söyleyeceğin şey DOĞRU / GERÇEK değilse, İYİ değilse ve de benim ve toplumun YARARına değilse, bütün bunları neden bana söyleyesin ki?

 

Merhaba Sivil Toplumun Sesi’ni merak eden dostlar,

Beni merak edenler olmuştur belki ama işte gerçek bu, sivil toplumun sesi çıkmayınca “onu” kimse de merak etmiyor(muş).

Bundan yaklaşık yirmi gün önce bir dostum bana “sivil toplumun sesi neden çıkmıyor, diyerek yazılarımı hatırlatınca, ben de; “galiba yorgunluktan” dedim.

Köşe yazmak, ya da düzenli olarak yazmak aslında bir işi düzenli aralıkla yapmak beraberinde zorlukların üstesinden gelmeyi de gerektiriyormuş.

Belki de yazdıklarımın yankısını duymak istedim, “Yankı” bana ulaşmadı. Sonra sordum kendime acaba sesim yeterince çıkmadı mı? Sesimim duyulması için “ÇIĞLIK” atmam mı gerekiyor? Yoksa bulunduğum yerde sesini duyurmak isteyenlerin çığlıkları arasında benimki mi duyulmuyor? İşte o zaman kendimce bir “farkındalık / aydınlanma” yaşadım. Farklı sivil toplum örgütlerinde gönüllü çalışmalar yürüten kişiler olarak bizler de temsil ettiğimiz gruplar gibi “kırılgan mıyız?”, çok mu “hassas”sız?, ya da “sessiz”iz…

Her bir sivil toplum örgütü (dernek, vakıf, sendika …) kendisinin toplum içinde varlığını göstermek istiyor, temsil ettiği kitlenin sesini topluma duyurmak istiyor. Bütün bunları büsbütün sınırlı kaynaklarla (sınırlı sayıda insan kaynağı, sınırlı teknolojik imkan, para desen zaten yok ama yardımları bulmak ve almak için maddi imkan lazım, mekan, zaman, vs. vs…) yapmaya çalışınca insan “yalnızlık” hissediyor. Kendi kabuğuna çekiliyor. Yaşamıyor, yaşıyormuş gibi yapıyor. Yaşam belirtisi adeta en alt düzeyde. Birilerinin ona “seslenmesini bekliyor adeta, hani biri çıkıp, “SESİMİ DUYAN VAR MI?” diye soracak olsa, “SESİNİ DUYURACAK” hali kalmamış. İş böyle olunca, çağrıya yanıt alamayan arama kurtarma ekipleri gibi insanlar / topluluklar başka yerlerde seslerini duyan kişiler aramak için size sırtlarını dönüp gidiyorlar. Sizi kendi yalnızlığınızla başbaşabırakarak…

Değerli dostlar sadece ülkemizde değil dünyanın her yerinde inisiyatif almak, birilerine el uzatmak, birilerinin sesi olmak çok da kolay değil aslında. Doğru zamanda, doğru yerde, doğru kişilerle hareket ederek, sizi engellemek isteyen ve “filtresiz” konuşup sizinle arkadaşlarınız arasındaki ahengi bozmak isteyenlerin size söyleyeceklerine, Sokrates gibi dur deyip, her üç filtreyi çalıştırıp, karşı tarafa sorgulattıktan sonra, size söylenecekleri dinleyip, değerlendirip yolunuza devam etmelisiniz. Bu kadar bilgi kirliliğinde, bu kadar dedikodu ortamında size ulaşan her bilgiyi filtreden geçirmek durumundasınız. Kendi sağlığınız için “FİLTRE” kullanın, hangi fitre mi? Hikayeyi yeniden okuyabilirsiniz…

 

Dr. Özcan KARS

9 Mayıs 2023