Dr. Özcan KARS

“Ünlü seyyah İbn-i Batuta Seyahatnamesinde şöyle anlatır: Şam’da halk pazarına gittim. Pazarda her köşe başında benzer kıyafetli kişiler vardı. Bunlar sürekli etrafı gözetliyorlardı. Pazarın bir yerinden bir çocuk ağlaması duyuldu. Özel kıyafetlilerden biri koşarak sesin geldiği yere doğru koştu, ben de ardından. Adam,ağlayan çocuğun başını okşadı. Kırılan çini vazonun parçalarını birlikte topladılar. Sonra birlikte pazarın orta yerindeki bir çadıra gittiler. Çadırda çocuğun kırılan vazosuna bir ‘paha biçtiler (ederini belirlediler)’. Bu pahanın karşılığını çocuğa verdiler ki, köle çocuk sahibi tarafından dövülmesin”.

İçinde yaşadığımız toplumu tanımak için geçmişi bilerek bugünü dünden planlamak, bugün uygulamak yarın da değerlendirmek gerek. 

Günümüzde her ne kadar “anı yaşamak” vurgulansa da, zaman sarmalı içerisinde zamanı bir “süreç” olarak görmek ve yaşamak gerek.

Toplumu tanımak gerek. Madalyon gibi tıpkı toplumun da iki yüzeyi vardır: Biri resmi diğeri sivil. Birbirinin karşıtı değil, bir bütünün parçaları.

Günümüzde bireysel özgürlükler çok fazla öne çıkarılsa da, Ülkemizde yaşanan doğal afet bir kez daha gösterdi ki, bireysel özgürlükleri var olabilmesi için toplumsal yaşamın gerekleri asgari düzeyde yerine getirilmeli.

Toplumsal yaşam mahalle baskısına dönüşmeden, farklılıkların fazlalığının zenginlik olarak görülmesi, acıların azaltılması, yararların sarılması için “TOPLUMSAL DAYANIŞMA” sergilenmeli, herkes elinden gelen katkıyı sunmalı…

Madalyonun resmi tarafı “Devlet ciddiyetiyle” üzerine düşeni yaparken, sivil toplum “kardeşlik hukukunun gereği olarak”, sosyal sorumluluk duygusuyla, hızlı ve etkin bir şekilde “sivil inisiatif” alarak hızla harekete geçmeli, tıpkı deprem sonrası yaşadığımız gibi.

İçinde yaşadığımız toplum canlı bir organizma gibi, senkronize hareket eder, etmek zorundadır. Bu ahengin bozulduğu yerde vücut hemen kendisini korumaya alır. Savunma mekanizmaları devreye girer. İşte bu zor zamanlarda sivil toplumun ve gönüllülerinin ortaya koyduğu “al-i cenaplık, diğergamlık” bu coğrafyada bir kez daha “dostluk Türküsüne” dönüşür, dillere dolanır: “Bu da gelir bu da geçer…”

Toplumu oluşturan bütün parçalar aynı ritimle, inançla, gayretle yararları sarmak için çaba göstermeli. 

Kamu, sivil toplum,   özel sektör, üniversiteler ve basın, birbirinin alternatifi değil birbirinin tamamlayıcısıdır. Tek Yürek olmayı en zor zamanlarda başaran bu Yüce Millet, bu birliktelik ruhun yeniden hatırlayarak, düştüğü yerden yine kalkacak, yaraları saracak, yarınlara umutla, bilimim ve inancın sarsılmaz kuvvetiyle, maddi ve manevi değerleriyle inşaa ve ihya süreci devam edecektir.

Sivil toplumun sesi bu günlerde bize, yardımlaşmayı, dayanışmayı, birlikte varolmanın güzelliğini yaşattı. Biz bu duyguyu yaşatan yüce gönüllü “GÖNÜLLÜLERE” yürekten teşekkür ediyorum. 

Dr. Özcan KARS

28 Şubat 2023