"Göklerde ve yeryüzünde olan her şey Allah'ı tesbih eder. Mülk yalnızca O'nundur. Hamd O'nadır. O'nun gücü her şeye yeter." (Tegabün Suresi, 1)

Bir ayetten mülhem gönlüme üç husus düştü.

O ilham ile  "bize düşen görev üçtür" dedim. 

Görevler:

1. Görev:

Allah'ın (cc) "ya Vedud" ismini tesbih ederek, Allah'ı zikrederek, akıl ve izan ile ilim ve irfan üzere hareket etmektir. (Vedud ismi Allah'ın sevgi ismi)

2. Görev:

İyilere karşı sevgi ve merhamet üzere davranmak ve kötülere karşı mücahede ve cesaret üzere savaşmaktır. 

3. Görev:

Allah’ın vaadi elbette Hak'tır. Sabır ve şükürle güzel günleri beklemektir. "Kapıları açmak için zorlama, kapılar zaten açılacaktır."

Vesselam.

Evet geçen gün böyle tefekkür ettim. 

Yüce Rabbim (cc) Kuddüs’tür, Fettah’tır ve Vehhab’tır. O (cc) Selam’dır. 

Sözlükte “temiz olmak” mânasındaki kuds kökünden türemiş  bir sıfat olan Kuddüs “tertemiz, pak, kusurdan arınmış” demektir. ine dikkat çeker Kuddüs ismi sadece zat-ı ilahiyye için kullanılır ve “her türlü eksiklik ve kusurdan münezzeh olma” manasına gelir.

“Bir şeyi açmak, taraflar arasında hüküm vermek, birine yardım edip zafere ulaştırmak” anlamındaki feth kökünden bir sıfat olup “iyilik kapılarını açan, bütün anlaşmazlıkların nihaihakemliğini yapmak suretiyle mutlak adaleti gerçekleştiren, hak ile bâtılı birbirinden ayırıp durumu açıklığa kavuşturan, mazlumlara yardım edip mümin kullarına zafer veren” mânalarına gelir.

Sözlükte “karşılıksız vermek, bağışlamak, daha çok vermek” anlamındaki vehb (hibe) kökünden türemiş bir sıfattır. Esmâ-i Hüsna’dan bir isim olarak “karşılık beklemeden bol bol veren” demektir.

Sözlükte selam (selamet) “bedenî ve ruhî hastalık, eksiklik ve kusurlardan uzak olma” anlamında kullanılır. Allah’a nisbet edildiğinde “her türlü eksiklik, acz ve kusurdan, yaratılmışlara özgü değişikliklerden ve yok oluştan münezzeh olan, selametin kaynağı olup esenlik veren” şeklinde açıklanır.

Esma-i Hüsna’da (Allah’ın Güzel İsimlerinde) yer alan bu dört isim yanında bir de Vedud ismi var Yüce Rabbimizin onu da açıklayalım. 

Sözlükte “sevmek, muhabbet etmek” anlamındaki vüdd kökünden türemiş bir sıfat olan Vedud “çok seven, çok sevilen” demektir. Esma-i Hüsna’dan biri olarak Allah “salih kullarını çok seven ve onlar tarafından da çok sevilen” manasına gelir.

Bu açıklamaları Türkiye Diyanet Vakfı’nın çıkardığı İslam Ansiklopedisinden aldım. 

Evet, biz bu 5 isim ile yola çıktığımızda inşallah hayırlısı ile tüm hayırlı kapılar açılacak ve hayırsız kapılar kapanacaktır. 

Allah’ın izniyle biz bu 5 isimli yola çıktık. 

Ve, Ya Kuddüs, Ya Fettah, Ya Vehhab, Ya Selam ve Ya Vedud diyoruz. Başta, ortada ve sonda elbette zikrimiz Ya Allah (Celle Celaluhü).

Evet , biz bu 5 isimle yola çıktık hayırlı kapılar açılacaktır. Acelemiz yok. Bekliyoruz.

Tabi, bu noktada şu hususu da belirtelim. Biz öncelikle kalplerin fethine talibiz. 

Kalplerin kapıları dışarıdan açılmaz. İçeriden açılır. Tüm kapılar dışarıdan açılırken, yalnız kalplerin kapısı içeriden açılır.

Biz kalplerin fethine talibiz ve bunun için de insanlarımıza sevgiyle ve merhamet ile yaklaşacağız ve o vakit göreceğiz ki, kalplerin de kapıları açılacaktır. İnşallah. 

Hazreti Mevlana der ki; “çalınan her kapı hemen açılsaydı,ümidin, sabrın ve isteğin derecesi anlaşılmazdı.”

Biz ümitle, sabırla ve istekle (heyecan ve şevkle) çalışıp kapıların açılmasını bekleyeceğiz. Asla ve asla kapıları zorlamayacağız. 

İnşallah tüm hayır kapıları açılacaktır. 

Vesselam. 

Yazımın en başında Tegabün Suresi 1. ayetin meali var.

Şimdi de Tegabün Suresi 9. ayetin mealini veriyorum. 

(Biliniz ki) Mahşerde sizi topladığı gün, işte o gün, kimin aldandığının açığa çıkacağı gündür. Kim Allah'a inanır ve sâlih amel işlerse, Allah onun kötülüklerini örter ve onu, ağaçlarının altından ırmaklar akan- içinde sonsuza dek kalacakları- cennetlere sokar, işte en büyük kurtuluş budur!

Yazımın en sonunda da Tegabün Suresi 18. Ayetin meali olsun.

(Allah) “Görünmeyen ve görünen her şeyi bilendir. Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir.”

Tegabün ne demek? Onu da açıklayalım. 

Tegabün:

Sûrenin dokuzuncu âyetinde bütün insanların bir araya getirileceği kıyamet günü “Tegabün günü” diye nitelendirilir. “Alışverişte birbirini aldatmak” manasına gelen tegabün kelimesi, rızasını ve cenneti kazanmak için kendilerini Allah’a adayanlarla bunun aksine hareket edenlerin nihaî gerçeği görmeleri ve inananlarla inanmayanların dünyadaki iddiaları bakımından inkârcıların aldanmış durumuna düşmeleri şeklinde yorumlanmıştır

Bu açıklama da Türkiye Diyanet Vakfı’nın çıkardığı İslam Ansiklopedisinden alınmıştır.