Türkiye futbolunda her sezon yaşadığımız alışıldık bir manzara yeniden sahneye kondu: Antrenör kıyımı. Daha ligin ilk haftaları tamamlanmadan birçok teknik direktörle yollar ayrılıyor, bazı kulüpler sezon boyunca üç-dört farklı isimle sahaya çıkıyor.

Bu tablo artık bir “alışkanlık” haline geldi; ama aslında derin bir yönetim zaafının ve teknik adamların da kendi içsel hatalarının yansımasıdır.

Yönetimlerin Hataları

Plansızlık ve Vizyon Eksikliği
Birçok yönetim, sezon başında uzun vadeli bir planlama yapmadan, günü kurtaracak isimlerle anlaşma yoluna gidiyor. Taraftarın baskısı, sosyal medyanın sesi ya da seçim süreçleri teknik adam tercihlerinde belirleyici oluyor. Oysa futbol kulübü yönetmek, seçim kazanmak değil sürdürülebilir bir futbol kültürü inşa etmektir.

Sorumluluğu Teknik Direktöre Yıkmak
Transfer hataları, finansal istikrarsızlıklar, altyapı ihmal edilmesi… Bunların hepsi yönetimlerin görev alanında olmasına rağmen, başarısızlık faturası ilk olarak teknik direktöre kesiliyor. Birkaç kötü sonuç sonrası “değişiklik” en kolay çözüm olarak görülüyor.

Sabırsızlık ve İstikrarsızlık
Avrupa futbolunda aynı teknik direktörle yıllarca çalışan kulüpler örnek gösterilirken, Türkiye’de sabır neredeyse yok denecek kadar az. Yönetimler, proje ve süreç yönetimi yerine kısa vadeli sonuçlara odaklanıyor. Bu da istikrarsızlık sarmalını körüklüyor.

Teknik Adamların Hataları

Kendini Güncellememek
Bazı teknik adamlar hâlâ eski taktik anlayışlara, klişeleşmiş antrenman metotlarına takılıp kalıyor. Futbol bilimi, veri analizi, performans ölçümü gibi modern yöntemlere uzak kalan antrenörler, sahada oyunu geliştirmekte zorlanıyor.

Yönetimle İletişim Kopukluğu
Teknik direktörlerin önemli bir görevi de sadece sahayı yönetmek değil, yönetimle doğru iletişim kurmak. Bazı hocalar taleplerini gerçekçi bir zeminde iletmek yerine restleşme yoluna gidiyor. Bu da kopuşu hızlandırıyor.

Taraftar ve Medya Baskısını Yönetememek
Türkiye’de teknik adamların en büyük sınavı, sahadaki oyundan çok saha dışındaki baskılarla oluyor. Taraftar tepkisini yönetemeyen, medyanın gündemine karşı hazırlıksız olan antrenörler, oyuna yansımayan bir kriz süreci yaşayabiliyor.

Çözüm Önerileri

Uzun vadeli projeler: Kulüpler, seçim dönemlerine değil, en az 3 yıllık teknik direktör planlamalarına odaklanmalı.
Profesyonel yönetim anlayışı: Yönetimler, sportif direktör ve bilimsel veri destekli karar mekanizmaları kurmalı.
Teknik adamların gelişimi: Antrenörler, sürekli eğitim, modern futbol metodolojileri ve uluslararası deneyimlerle kendilerini güncel tutmalı.
İletişim ve kriz yönetimi: Hem yönetimler hem teknik adamlar, taraftar ve medya baskısını doğru yönetmeyi öğrenmeli.

Sonuç

Türkiye’de teknik direktör kıyımı, ne sadece yönetimlerin ne de sadece teknik adamların suçu. Bu, futbolumuzun kültürel bir açmazı. Plansız yöneticiler ve kendini güncelleyemeyen teknik adamlar birleşince, ortaya istikrarsız bir tablo çıkıyor. Oysa futbolun gerçeği şudur: Başarı, sabır ve süreklilik ister.