Futbol, sahada oynanan 90 dakikadan ibaret değildir. Sahne ışıkları altında koşan futbolcular kadar, o ışıkların arkasında sistemi yöneten teknik adamlar da oyunun ayrılmaz parçasıdır.

Ancak Türkiye’de teknik direktörlük makamı, ne yazık ki hak edilenden çok, tanınırlığa, siyasi güce ve ilişkilere göre şekillenebiliyor. Bu da futbolun gelişimini sekteye uğratan, yerli antrenörlerin mesleki motivasyonunu kıran bir yapıyı besliyor.

🔍 Meşhur Futbolcuysan Lisansa Gerek Yok

Bugün ülkemizde, futbolculuk kariyerinde önemli yerlere gelmiş fakat teknik direktörlükle ilgili akademik ya da pratik altyapısı olmayan birçok isim, bir gecede takımın başına geçebiliyor. Hatta bazen UEFA lisansları bile formaliteye dönüşüyor. Çünkü “tanınırlık” her şeyin önüne geçmiş durumda. Lisanssız teknik direktörler, “sembolik” yardımcılarla bu eksikliği kâğıt üzerinde kapatıyor. Peki ya bu işin eğitimini yıllarını vererek alanlar? Onlar ya ekran başında yorumcu ya da işsiz.

🛑 Ama Avrupa Böyle Yönetilmiyor

Avrupa’da ise işler farklı yürüyor. Futbolculuk kariyeri olmayan ama teknik direktörlükte fark yaratan birçok isim, sistemli çalışmanın, eğitimin ve bilimsel yaklaşımın ne kadar kıymetli olduğunu kanıtladı:

- Arrigo Sacchi (İtalya) – Hiç profesyonel futbol oynamadı. AC Milan’ı iki kez Avrupa şampiyonu yaptı.
- José Mourinho (Portekiz) – Futbolculuk geçmişi yok denecek kadar az. Porto, Chelsea, Inter, Real Madrid, Manchester United ve Roma ile sayısız kupa kazandı.
- Julian Nagelsmann (Almanya) – Futbolculuğu erken yaşta sakatlıkla sona erdi. 30 yaşında Hoffenheim’ı Şampiyonlar Ligi’ne taşıdı, Bayern Münih’te şampiyonluk yaşadı, şu an Almanya Milli Takımı’nın başında.
- Maurizio Sarri (İtalya) – Bankacılıktan geldi. Napoli, Chelsea (UEFA Avrupa Ligi şampiyonu), Juventus (Serie A şampiyonu), Lazio gibi takımları çalıştırdı.
- André Villas-Boas (Portekiz) – Hiç profesyonel futbol oynamadı. Porto, Chelsea, Tottenham, Zenit ve Marsilya gibi kulüplerde teknik direktörlük yaptı.
- Brendan Rodgers (İskoçya) – Sakatlık nedeniyle genç yaşta futbola veda etti. Liverpool, Celtic, Leicester City gibi kulüplerde çalıştı.
- Rene Marić (Avusturya) – Hiç futbol oynamadı. Taktik zekâsıyla Salzburg, Borussia Mönchengladbach ve Bayern Münih’te yardımcı antrenörlük yaptı.

🏛️ Siyasetin Gölgesindeki Futbol

Teknik direktörlük artık sadece saha bilgisiyle değil, siyasi bağlantılarla da elde edilebiliyor. Milletvekilleri, belediye başkanları hatta bakanlar devreye girip kulüplere antrenör öneriyor. Liyakat değil, yakınlık kazanıyor. Bir kulübün başkanı federasyonla iyi ilişkiler içindeyse, teknik direktör tercihleri de buna göre şekilleniyor. Bu düzenin içinde, “kim daha iyi antrenör?” sorusu önemini yitiriyor.

🛠️ Teknik Direktörlük Ayrı Bir Meslektir

Futbolculuk başka, teknik direktörlük başkadır. Futbolcuyken toplara yön veren ayaklar, teknik direktörlükte insanlara, takımlara ve sistemlere yön vermek zorundadır. Oyuncuyken hissiyatla karar verilebilir ama teknik adamlıkta sistematik düşünce, bilimsel yaklaşım ve liderlik ön plandadır. Sahada yıldız olmak, teknik direktörlükte başarılı olmanın garantisi değildir.

📚 Eğitim mi? O da Yandaşlara Özel

TFF, bazı meşhur isimlerin antrenörlük yapabilmesi için adrese teslim kurslar açıyor. Oysa yıllardır antrenörlük yolunda emek veren binlerce kişi, bu kurslara ulaşabilmek için sıraya girmiş durumda. Yani kimin için sistem işliyor, kimin için işlemiyor sorusu, aslında cevabı herkesçe bilinen bir bilmeceden farksız.

⚠️ Liyakatin Yerini Tanıdıklık Alırsa…

Futbolculuk kariyeri parıltılı diye bir kişiyi teknik direktör yapmak, cerrah önlüğünü başarılı bir hemşireye giydirmek gibidir. Tecrübeli olabilir ama bu başka bir meslektir. Futbolu yöneten akıllar şunu artık görmek zorundadır: Teknik direktörlük; sabırla kazanılan, sürekli eğitim gerektiren, bilimsel temelli ve yüksek liderlik kapasitesi isteyen bir meslektir. Her önüne gelen yapmamalıdır.

Eğer bu ülkede futbol gelişecekse; antrenörlük eğitimi alanlara, altyapıda yıllarını verenlere ve gerçekten bu işin ehli olanlara fırsat verilmelidir. Çünkü futbol sahada oynanır ama saha dışı doğru yönetilmezse, başarı sadece bir tesadüf olur.