Futbol artık sadece sahada oynanmıyor; tribünlerin coşkusunu, ekranların heyecanını çoktan aşan bir gerçeklik var: sosyal medya. Kulüpler için bir tanıtım aracı, taraftar için bir iletişim platformu, medya içinse hazır bir malzeme deposu haline geldi.
Ancak bu görünürde masum görünen mecralar, futbolcuların ve teknik direktörlerin üzerinde giderek ağırlaşan bir baskı unsuru olmaya başladı.
Anlayan da Yazıyor, Anlamayan da
Bir futbolcunun performansını veya bir teknik direktörün oyun planını değerlendirirken, yılların emeği, alınan eğitimler, taktiksel görevler, fiziksel ve psikolojik faktörler kolayca göz ardı edilebiliyor. Sosyal medyada, konunun uzmanı olmayan herkes yorum yapma özgürlüğüne sahip. Bu özgürlük çoğu zaman bilinçli eleştiriden çok, kırıcı ve yıkıcı yorumlara dönüşüyor. Anlayan da yazıyor, anlamayan da… Ve sonuçta ortaya çıkan tablo, hem futbolcu hem de teknik direktör için kaçınılmaz bir yıkım oluyor.
Futbolcular İçin Kaçınılmaz Çöküş
Bir futbolcu sahada hata yapabilir. Bu, oyunun doğasında var. Ancak hatadan sonra sosyal medyada maruz kaldığı linç dalgası, futbolcunun özgüvenini sıfırlıyor. Özellikle genç oyuncular bu yükün altında eziliyor. Sosyal medyada oluşan negatif hava, soyunma odasına kadar taşınıyor. Futbolcu artık kendi performansını değil, binlerce klavye yorumcusunun sözlerini kafasında döndürmeye başlıyor. Bu da başarısızlığı kaçınılmaz hale getiriyor.
Teknik Direktörler İçin İnfaz Sahası
Teknik direktörlerin işi zaten zordur. 90 dakikalık bir oyunda, onlarca parametreyi yönetmek zorundalar. Ancak sosyal medyada bu gerçekler dikkate alınmaz. Bir maç kaybedildiğinde, sosyal medya adeta bir infaz sahasına dönüşür. Takımın kadro seçimi, oyun planı, değişiklikleri; tüm bunlar sosyal medya mahkemesinde yargılanır ve anında hüküm verilir. Daha kötüsü, bu linç dalgası kulüp yönetimlerini de etkiler. Taraftar baskısından çekinen yöneticiler, sosyal medya rüzgârına göre karar verir ve teknik direktörler hak etmedikleri şekilde görevlerinden alınır.
Kulüpler İçin Çıkış Yolu
Elbette sosyal medya, kulüpler için gelir kaynağı ve marka değeri oluşturma aracı. Ancak konu futbolcu ve teknik direktörün psikolojisi ile başarısı olduğunda bu faydanın bir anlamı kalmıyor. Burada kulüplerin önünde üç seçenek bulunuyor:
- Sosyal medya hesaplarını tamamen kapatmak,
- En azından futbolcu ve teknik heyetle doğrudan etkileşimi sınırlamak,
- Yorumları kapatarak kötü eleştirilerin önüne geçmek.
Son madde özellikle pratik bir çözüm. Yorumların kapatılması, kulüplerin sosyal medyada varlık göstermeye devam etmesini sağlarken, futbolcuları ve teknik direktörleri kırıcı eleştirilerden koruyabilir.
Çözüm: Sahaya Odaklı Bir Futbol
Futbolcular ve teknik direktörler, psikolojik olarak özgür olmalı. Eleştiri elbette olacaktır ama bu eleştiriler profesyonel gözlemciler, kulüp yöneticileri ve teknik heyet içindeki değerlendirmelerle yapılmalıdır. Sosyal medyanın acımasız ve filtresiz dünyası, futbol için bir ölçü değil, bir tuzaktır. Eğer biz futbolumuzu daha sağlıklı, daha özgüvenli ve daha başarılı görmek istiyorsak, hem futbolcularımızı hem de teknik direktörlerimizi sosyal medya baskısından uzak tutmalıyız.