Yazın son günlerinde hem seyahat, hem de ziyaret babından bir yolculuğa çıktık besmele ile… 

Balıkesir’e yolculuğumuz haliyle uzun olacaktı, zamanın kısıtlılığı, sürüş yorgunluğuna, zorluğuna ve çilesine katlanmamak için otobüsü tercih ettik.  

Otobüs yolculuğumuz sabahın erken saatlerinde başladı ve akşam civarı belirlenen hedefe Edremit’e ulaşmak üzere artık yoldaydık. 

Ülkemde düzelmeyen konulardan biriyle başladık yolculuğumuza. Efendim hiç saatinde hareket olur mu, dakik olur muyuz, bize yakışır mı, evet sabah hareket saatini 10 dk gecikerek başladık.  Hiç bir bahane,geç kalınmayı açıklayamaz hale getirmeden insanımızı, ülke düzlüğe çıkmaz çıkamaz.  Bu tavır her işini en iyi şekilde yapıp, ilkeli prensipli, disiplinli ve başkalarına örnek olması gereken ne müslümana yakışır ne de iş ahlakı ve prensiplerine. 

Yolculuğumuz devam ederken otobüste yaşananlarda yine hangi seviyede olduğumuzu gösteren farklı örneklerle doluydu.

Öncelikle yazın klimanın ayarını bir türlü doğru ayarlayamayan ve milleti donduran, kışın da sıcaklığın ayarını bir türlü tutturamayan ve milleti pişmiş tavuğa çeviren firmalar ve kaptanlarla doluyuz maalesef.  Hem yolculuk esnasında sağlığımızı ve rahatlığımızı etkilediği gibi, yazın veya kışın o sıcak veya buz gibi ortamdan dışarı çıkan ya da yolculuğun sonunda farklı sağlık problemleriyle karşılaşan insanlarla dolu memleket. Firması kaptanı farketmiyor… 

Aynı şekilde gerek kaptanlar tarafından, gerekse önceleri muavin dediğimiz bugünlerde adları host olan arkadaşlarımızın telefonları hiç susmuyor ve sesli modda sürekli çalıyor. Bu nasıl bir edepsizliktir, bu nasıl bir düşüncesizliktir, titreşim diye bir şey yok mu? Al titreşim moduna ve insanları her saniye rahatsız etme, gelen mesajların iğrenç zırıltıları bir taraftan, çalan telefonlar diğer taraftan… yolcularında  onlardan aşağı kalır yanları yok… 

Bize hiç yaramıyor teknolojik yenilikler, iletişim firmalarının sunduğu yenilikler, avantajlar! Süresiz konuşma imkanına sahip olduğu için vatandaş otobüste saatlerce konuşuyor, nasıl olsa bedava, konuşsa da ödüyor konuşmasa da.  Öyle seviyesiz çirkin sohbetlere tanıklık ediyorsunuz ki, zira insanlar konuşmanın tonajını dahi ayarlayamayacak kadar basitleşmiş, bayağılaşmışlar, sevgilisiyle yapılan muhabbetten, annesinin çamaşırları yıkayıp yıkamadığına, babasıyla kavgasını anlatandan, tatildeki maceralarını anlatanlara, okulda hocalarıyla, dersleriyle yaşanılanları anlatanlardan, arkadaşlarıyla bozulan insani/arkadaş ilişkilerini anlatanlara kadar… muhabbetin içeriği her ne olursa olsun, toplu ortamlarda, kamuya açık ortamlarda insanlar evlerindeki gibi davranamazlar, bu en bilinen insani bir davranış kalıbıdır ve dünyanın her yerinde böyledir, bazı toplumlar özellikle gelişmiş toplumlar buna uyarlar ve uymayanları dışlarlar, ama az gelişmiş toplumlar başta olmak üzere buna uymayanların sayısı uyanlardan daha fazladır. Bu arada gelişmişliği sadece kapital anlamda algılamayalım, esas gelişmişlik insanların zihinlerindeki eğitim,  kültür ve davranış seviyesiyle ölçülür. Yazık gerçekten çok ama çok yazık. Oysaki telefonun temel amacı işini görüp fazla uzatmadan kapatmaktır, bu da bir eğitim ve kültür meselesidir. Ayrıca saatlerce konuşulan telefonun beyne ve diğer organlara verdiği zarar da hiç ciddiye alınmıyor, sonuçta bu aletler radyasyon yayıyor ve ne kadar çok maruz kalırsak o kadar zararı olacaktır.  Zaten bu yüzden son yıllarda adını dahi daha önce hiç duymadığımız farklı hastalıklar başımıza musallat olmadı mı? Yine verilen sınırsız ya da yüksek miktardaki internet paketleri görgüsüz insanları ne hale getiriyor, saatlerce video izliyor ve utanmadan uyarılmaya ihtiyaç duyuyor, tüm otobüsü rahatsız ettiğinin farkında bile değil, yok belki de farkında ama ülkede özgürlük! var. Zira son zamanlarda insanlar iyice arsızlaşmaya, azgınlaşmaya, duyarsızlaşmaya, hadsizleşmeye, güya ben merkezli yaşamaya başladılar ama aslında kendilerine, öz benliklerine, inançlarına, değerlerine ve kültürlerine iyice yabancılaşmaya başladılar ve tüm bu densizliklerinin adını da özgürlük koydular. Aslında özgürlük adını koydukları o puta, nasıl da köle olduklarının farkında bile değiller, ya da farkında olsalar bile umurlarında değil, zira işlerine/nefislerine gelmiyor ya da işlerine ve nefislerine göre yaşamak ve davranmak daha hoş geliyor. 

İstediğiniz kadar teknolojik, ekonomik, refah seviyesi anlamında gelişmiş olursanız olun, nitelikli insani seviye, ahlak seviyesi, eğitim seviyesi, edep seviyesi, görgü seviyesi, sevgi saygı seviyesi, empati seviyesi, aile terbiyesi velhasıl insanlığınız üstün kültürel normlara uygun gelişmemişse, size sunulan tüm imkanları insanlığın işkence çekmesi, çile çekmesi için harcıyorsunuz ve güya mutluluğumuz ve hayatın kolaylaşması için sunulan tüm bu nimetler adeta kabusumuz olur hale geliyor.  

Bu arada başta Bolu, Düzce, Sakarya otogarlarına yolcu almak için uğranmasına rağmen , gerçi köy dolmuşları gibi yol üzeri köylerde de durarak yolcu topluyorlar ama her neyse bu arada  Sakarya’ya gelmiş bulunmaktayız. Buna  rağmen bir türlü mola verilmedi, yaklaşık 4 saattir yoldayız ve herhalde programları farklı bir yerde diye bekliyoruz, neyse Kocaeli, Yalova geçilmesine rağmen hala bir mola yok, Bursa’nın ilçeleri geçilirken ve Gemlik’te yine yolcu almak için durulduğunda özellikle kadın yolcular lavabo için istekte bulundular ve hızlı olmaları şartıyla müsade edildi. 5 dk sonra bazı yolcular gelmemesine rağmen kaptan ben kimseyi beklemem diyerek otogarın içinde basmış gaza gidiyor, bu arada Kocaeli’nde muavinimiz değişmişti ve yeni gelen delikanlı dünyanın en önemli işini yapıyorum tavırlarıyla insanlarla iletişim kuruyordu, biraz bilmiş, biraz ukala, biraz tepeden bakan, velhasıl içindeki aşağılık kompleksini dışarıya bu olumsuz tavırlarla yansıtan bir kişilik, bindiği ve görevi devraldığı andan itibaren sürekli koridorda bir ileri bir geri ve hızlı bir tempoda yürüyen yürürkende kafamızı koyduğumuz koltuğun başıyla temas ederek yolcuları rahatsız eden, gerçi bunu diğer yolcularda yapıyor, unutmayın yolcular oturduğumuz koltuk sizin koltuğunuz ondan yardım alarak kalkmaya ya da işlerinizi görmeye çalışın, zira önünüzdeki veya arkanızdaki koltuk size ait değil ve insanları rahatsız etmeye kesinlikle hakkınız yok, neyse bu zavallı tipin bir ara o günkü egzersizlerini yapamadığı için otobüsün içinde yaptığını düşündüm ve arif olan anlar düsturundan günlük egzersizlerini yapıyorsun dedim şaka yoluyla ama aslında ne kadar rahatsız edici, ne kadar sinir bozucu bir iş yaptığını ima ettim ama bırakın arif olmayı bu kadar göstere göstere söylememe rağmen trene bakan ö… misali bakıp geçti, zira her dakika başı koridorda yürümesini nasıl açıklayabilirdik ki!!! işte bu muavin bağırarak şoföre yalvarmaya, kulun kurbanın olayım gitme ben suçlu olacağım, cezayı bana keserler, kesintiyi benden yaparlar diye serzenişte bulundu ama kaptan uçuşa geçmişti bile onu durdurana aşkolsun, elbette yolcular hep bir ağızdan ne yapıyorsunuz insanlar yola gidiyor, eşyaları var diyerek uyarmaya çalıştılar, otogarın içinde bir tur atan hızlı kovboy, nasıl olduysa atını durdurmaya ikna oldu ve muavini hemen insanları getirmesi  için görevlendirdi. Yaşlı kadın ve bir genç kız ufukta görünmüştü, ring hazırlanmış, eldivenler giyilmiş ve kaptanla maç başlayacaktı, sinirler gergin, motive olunmuştu. Öncelikle otobüsün dışında ısınma turları muavinle başlamış ve bizim duymadığımız ama gördüğümüz dialoglar yaşanıyordu, o ara içeriye girmeye başladılar ve otogarın lavabolarının meşgul olduğunu doğal olarak biraz geciktiklerini belirttiler ama boksör pardon kaptan çoktan ringe bilenmişti ve ağzına geleni söylüyordu, sinkaflı kelimeler kullanmıyordu ama insanları rencide etmeye yeterdi. Otobüse binen ve koridorda yürüyen yolcuların ardından elindeki sigara paketini yere çalan ve sigaraların havada uçuştuğu bir rezalete imza atan bu ahlaksız muavin ortamın iyice gerilmesini sağladı. Arka tarafta genç kızla tartışırken sessiz kalmanın vicdansızlık olacağını düşündüğümden gayet kibar ve uyarıcı bir dille, insanların yaklaşık 8 saattir yolda olduğunu ve hiç mola verilmediğini, dolayısıyla insanların suçlu görülerek onlarla bu şekilde iletişim kurmanın uygun olmadığını anlatırken yanıma geldi ve nasıl yani hiç mola verilmedi beyfendi dedi, evet verilmedi deyince, yolcu almak amacıyla durduğu yerleri ve buralarda 3 kez mola verildiğini söyledi. Hayır oralardan yolcu alıyorsunuz, mola yerleri dinlenme tesisleridir dememize rağmen ve o kalabalık terminallerde, hijyenik şartların uygun olmadığı yerlerde nasıl insanlar gerekli ihtiyaçlarını gidersin dediğimizde hızlı bir şekilde yanımdan uzaklaştı. Önde şoförün yanına oturup insanlara iyilik yaramıyor, üç defa mola verdik hala mola verilmedi diyebiliyorlar diye söylenmeye devam etti. O zavallının  seviyesine düşmemek ve yolculuğun selameti açısından artık daha fazla bir şeyler söylemenin gereksizliğini de gördüğümden hiç müdahale etmedim. Zaten bizim toplumumuz bu konularda biraz çekingendir, hep şikayet ederler ve fakat müdahale etmeleri gerektiği zaman sus pus olurlar ve müdahale eden birine de sunmaları gereken desteği sunmazlar, istisnaları elbette konu dışı bırakıyorum. Hangi birini yazalım, insanların yolculukta temel haklarından biri olan molanın verilmemesine mi yoksa güya yolculara lütfedip mola verdiğini ama insanlara yaranılmadığı zevzekliğini konuşan bu sefil tipin hangi tavrını yazalım, aşağılık olduğu için insanları aşağılayan! Bu eğitimsiz, kültürsüz ve üstelikte hadsizin nesini yazalım, nesinden şikayetçi olalım ki!!! Bu arada yaşlı kadın yerine oturduktan sonra, yaptığı ahlaksızlıktan, terbiyesizlikten dolayı genç ukala muavini uyardı, aldığı cevap ise evlere şenlik, sadece neden böyle yapıyorsun yolculara, yaşlı insana karşı sigara paketini yere çalıyorsun, senden şikayetçi olacağım diyen kadına, densiz muavin istediğin yere şikayet et, ben onlara alışkınım, hiç bir şey olmaz diyerek ukalalığının yanında ne kadar arsız olduğunu da gösterdi.  

Tüm bu şartlar içinde Kemalpaşada güzel bir tesiste mola verdik ama zaten varış noktamıza da çok az kalmıştı.  Ülkemin ve insanımızın bazen durumunu düşündüğümde içim kararıyor ve umutlu olmak istiyorum… Aslında bu örnekte insanımızın kendisine verdiği değeri göstermesi açısından önemli bir örnek. Zira insanımız sürekli devletin insanlara değer vermediğinden yakınır ama diğer taraftan insanımız kendi içinde dahi bu değeri vermez, hatta kendine bile değer vermez,  sonrada kendine vermediği, toplumdaki diğer insanlardan görmediği değeri o insanların toplumun meydana getirdiği devletinden bekler, güler misin, ağlar mısın?

Şu örnek üzerinden de göreceğimiz gibi bu nasıl bir iştir, bu firmalar kadrolarına eğitim vermezler mi, şoförün davranış kalıpları nasıl olmalıdır, ya da muavinin davranışları nasıl olmalıdır, insanlarla iletişim nasıl kurulmalıdır, olağan veya olağanüstü durumlarda insanlarla nasıl bir iletişim kurulmalıdır, vücut diliniz nasıl olmalıdır, temel seviyede insan psikolojisi ve yolcu psikolojisi gibi tüm bu konularda en azından işe başlarken ve her yıl düzenli bir eğitim verilmesi devlet tarafından bir şart olarak koşulmalıdır ve hatta bu iş onların kendi insiyatiflerine bırakılmamalı (zira bırakıldığında sonuç ortada)ve bizzat devlet tarafından ele alınmalı ve ücreti karşılığında devletin vereceği hizmet eğitimine katılınmalı ve sertifika alarak bu işlerini yapabilmelidirler. Zira günlük yüzbinlerce farklı fıtrata, eğitim, kültür, ahlak, ekonomik ve sosyal tabakaya sahip insanlar yollarda ve bu firmalar ve onların insan kaynakları ancak alacakları nitelikli bir eğitim sayesinde genel ve işlerine ait kültür seviyelerini artırırlar ve yolculara hitap edebilirler.  

Seyahatimiz devam ederken özellikle medeniyetin en temel göstergelerinden bir tanesi olan yolların ne kadar düzenli bir halde olduğunu görmek ve insanımızın hizmetine sunulmuş bu modern yolların trafiğin ve yolculuğunda ne kadar güvenli ve konforlu hale geldiğini bizlere gösteriyor, umarım kıymetini biliriz. Diğer taraftan ülkemin farklı coğrafyalarından geçerken ne kadar zengin bir doğal çeşitliliğe sahip olduğumuza tekrar şahitlik etmekteyim. Yeşilin her tonunun bulunduğu ve insanın gözünü alamadığı bir güzellikler ülkesi. Farklı ağaç türleri, dağların farklı yayılımları, ovaların ferahlığı, akarsular ve uçsuz bucaksız tarım arazileri…elbette bu sadece ülkemize has bir durum değil, Rabbimiz dünyayı farklı güzelliklerle insanın hizmetine sunmuş durumda. Ama elbette insan kendi toprağına farklı bakıyor. 

Not: Ben ve öğrendiğim kadarıyla farklı yolcuların şikayetleri üzerine gerek kaptanın ve gerekse muavinin işine son verildiğini memnuniyetle öğrendim.  Zira daha fazla insanın çile çekmesine sebep olabilecek potansiyelde yaratıklardı maalesef. İnsanımız bu konularda vicdan yapar, neymiş efendim kimsenin ekmeğiyle oynamayın diye, oysaki bu tür ahlaksızların işine son verilince farklı insanlara iş olanağı sağlanıyor ve dahası insanlar işlerini daha da kaliteli yapmak için çok ciddi bir hayat dersi almış oluyorlar. Muhtemelen o işten atılan kişiler farklı bir firmada çalışmaya başlayacaklar ama hem sicilleri hem de davranış kalıpları mutlaka değişecektir. Yoksa tutunamayacaklarını anlayacaklardır, anlamayana da yapacak bir şey yok maalesef.