Bir önceki yazımızda tükenmişlik sendromundan bahsetmiş ve özellikle son 200 yılda toplumun bundan nasıl etkilendiğini ve neredeyse hayatın tüm aşamalarında insanların üzerinde nasıl kalıcı ve yıkıcı olduğunu anlatmaya çalışmıştık. 

Bu yazımızda da kendi handikaplarımız yüzünden ve bundan yararlanan art niyetli batılılar ve içimizdeki ruhları!akılları! satılık batılılar tarafından oluşturulan ve insan harcayan bu tükenmişlik ve aşağılık kompleksinden kurtularak; çığır açan, ufuk açan, devrim yapan ve insanımızın özünün derinliklerinde, genlerinde var olan ve fakat yukarıda vurguladığımız malum sebeplerden (tükenmişlik ve aşağılık kompleksi) dolayı ortaya çıkamamış öz güvenini ortaya çıkarmayı başarmış, gen kodlarından bunun hatırlanmasını sağlamış ve en zor olan zihinsel inkılabı  başarmış bir aileden bahsetmek istiyoruz. 

Aslında aşağıda verdiğimiz örnek üzerinden, böyle müstesna insanların da yetişmesinin mümkün olduğunu görmeli, topluma rol model sunmalı ve özellikle nasıl bir aileden böyle çığır açıcı bir insanın çıktığını araştırarak topluma bunu anlatmalıyız. 

Bu aile hangi inanç sistemiyle kendilerini ve çocuklarını yetiştirmişlerdir, onları; idealleri uğruna hayatta birçok insanın feda edemeyeceği maddi manevi fedakarlıklara iten motivasyon nedir, onlar bu kadar engellemeyle nasıl başa  çıkmışlardır, tükenmişlik sendromundan ve aşağılık kompleksinden nasıl etkilenmeyerek ya da çok az etkilenerek ortaya böyle bir aileyi çıkartabilmişlerdir, heleki o yıllarda aşağılık kompleksinin ve tükenmişliğin zirve yaptığı dönemde kendilerini ve çocuklarını arındırmış ve dünya tarihini değiştirecek bir aileyi ortaya çıkartabilmişlerdir? 

Tüm bu ve benzeri sorulara cevap aslında bellidir, İslam’dır.  Zira İslam; aklını kullanan, bilinçli, dik duran, imanın vermiş olduğu güçlü samimiyetini muhafaza edip bunu amellerine yansıtan, zorlukların üstesinden gelmenin her dava sahibi insan için bir mücadele alanı ve bunun karşılığınında Allah katında çok makbul olduğunun bilincini aşılayan, yetiştirilen hayırlı evladın iki cihanda da tahayyül dahi edemeyeceğimiz salih kazançların kapısını açan bir inancı, insanlığa faydalı olmayı şiar edinmiş, insanlık için yapılan hizmetin Hak için yapıldığının bilincinde olan, Allah yolunda bilgileriyle, amelleriyle, mallarıyla, canlarıyla yaşayanlar kapsamına girmeye çalışan insanları yetiştirir. Bu minval doğrultusunda bahsi geçen aile topluma daha yoğun anlatılmalı ve rol model olarak sunulmalıdır. 

Evet insanın bir alanda çığır açmasını sağlayan temel dinamik tutkudur, arzudur, bilgidir, bilginin peşinden koşmaktır, meraktır, azimdir, istektir, mücadeledir, idealleridir, ailenin yetiştirme tarzıdır, araştırmacı ruhu kazanmaktır, inancıdır, imanıdır; evet doğru ama tüm bunların oluşmasını sağlayan bir aile ortamının olması gerekmez mi? Çünkü yukarıda vurguladığımız özelliklerin gerçekleşmesini sağlayan bir zihniyetin, aile tarafından oluşturulması ve buna uygun insanların önünü açacak ufuklara ihtiyaç vardır. 

İşte burada hem Türk toplumuna ve hem de Ümmete örnek olacak bir ailemiz Bayraktar ve bir dahimiz var Selçuk Bayraktar. Ki o Bayraktar Amerika’da MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü/Massachusetts Institute of Technology’den ve daha birçok üniversiteden araştırmacı olarak, doktora programlarına kalarak bilim adamı olması istenen, bilim projelerinde çalışması istenen ve bunun için tüm imkanların seferber edildiği bir dahi. Ama o MIT’teki doktora programını yarıda bırakarak ve kendisine sunulan tüm teklifleri/imkanları/fırsatları reddetmiş önce vatanım ve milletim diyerek ülkesine dönmüş; doğuda, güneydoğuda dağlarda, mağaralarda, konteynerlarda kalmış, birçok engellemeyle karşılaşmış, yaptığı işlere yasaklar getirilmiş ve fakat tüm bu yıldırıcı, tükendirici ve milli olmayan kışkırtmalara, yasak ve engellere karşı: Türk ordusunun teröre karşı nasıl mücadele verebileceğinin hayallerini kurarak tasarımlar yapmış, stratejiler geliştirmiş, bununla ilgili kafa patlatmış bir vatansever. Düşünsenize o ürettiği İHA-SİHA-JET UÇAKLAR-İNSANSIZ SAVAŞ UÇAĞI- YERLİ SOLUNUM CİHAZI ve daha birçok inovatif teknoloji ile öncelikle Savunma Sanayimizi dünyada örnek alınacak seviyeye getirmiş, batılıların trilyonlarca dolar harcayarak yaptıkları savaş sanayi yatırımları onun üretmiş oldukları ile bir anda çöp oluvermiş ve aynı zamanda buluşları ile dünya savaş tarihini değiştirmiş, bu tarihin ve teknolojilerinin yeniden yapılanmasını ve savaş stratejilerinin değişmesini sağlamış ama tüm bunlardan da öte; ülkemiz gençliğinin kendine gelmesini, öz güven kazanmasını, hayallerinin olmasını, zihinsel devrimi, yenilenmeyi, öze dönüşü, vatana millete bağlılık ve hizmet ruhunu sağlamıştır ki, bence bu en önemli olanıdır.  Modern anlamda bir Fatih’tir.  Bir çağı kapatmış yeni bir çağı açmıştır. Onun yaptıkları dünya ordularının gündeminde, generallerin gündemlerinde, harp tarihinin ve derslerinin gündeminde, orduların marşlarının içinde, sanatçıların grupların bestelerinde, özellikle mazlum halkların gönlünde, düşmanların kem gözlerinde, hatta bazı durumlarda ülkelerin gündeminde, daha da ötesi iki ülke ilişkilerinin gerilebileceği noktalara gelmiştir. 

İşte bu örnek üzerinden giderek ifade etmeliyiz ki her alanda (ekonomi, sanayi, mühendislik, kültür, sanat, sinema, spor, tarih, tıp, ilaç sanayi, maden mühendisleri, bilişim teknolojileri mühendisleri, tarım ve hayvancılık, gıda mühendisleri, askerler, yapay zeka ve diğer alanlardan bilim insanları) Selçuk Bayraktarların yetişmesi için gerek eğitim sistemimize, gerek kültürel yapımıza ve en önemlisi okul öncesi eğitimin ve zihniyetlerin temelinin atıldığı aile eğitimi dediğimiz informel eğitimin yapıldığı; kişiliğin, zihniyetin, geleneğin, zincirlerini kırmış karakterlerin, öz güvenli, kokuşmuş dünyaya alternatifler getirmenin peşinde olan, asil şahsiyetlerin yetiştirildiği aile kurumuna çok önem vererek gerekli tüm yatırımları yapmalıyız… 

Bu yatırımların yapılması da öncelikle anneye verilen değer ve biçilen rolle bağlantılıdır. Annenin eğitimine özel önem verilmeli, maddi kaygılardan uzak kalarak çocuklarını bilinçli/şuurlu olarak yetiştirmesi sağlanmalı, eğer çalışmak istiyorsa mümkün olduğunca fıtratına uygun iş ortamlarında istihdam edilmeli, eğer çalışmak istemiyorsa uzaktan yapabileceği ve topluma faydası olan iş sahaları tespit edilip yönlendirilmeli ve kendi kişisel tatmini sağlanmalı, özellikle devletin, anneliğin kutsallığına yakışır bir şekilde annelik için gerekli başta emeklilik olmak üzere, sosyal ve maddi imkanları sunması elzemdir. Netice itibariyle annenin; öncelikle bilgi ve iman doğrultusunda oluşturacağı sağlıklı zihni, psikolojik, pedagojik aile ortamında yetişen çocukların yarının dünyasına nizam veren şahıslar olması sağlanmalıdır. Elbette tüm bunları yazarken babanın rollerini de unutmamamız gerekiyor.