Bazen insanlar sebeplerini bilemedikleri bir şekilde bir şeylerin ardına düşerler ve zaman içinde bu ardına düştükleri şeyin boş, gereksiz ve onu hiç bir yere götürmeyeceğini idrak ederler.  Ama idrak edemeyenler de vardır. Ancak onun idrak edemediğini görüp onu uyaranları dinleyenler olabilir, o uyarıları dinlemeyenlerin olduğu gibi. 

Hikayemizin kahramanı da bu şekilde yola çıkmıştır. Neden bu yola girdiğini, kimlerle bu yola girdiğini, bu yolun sonunun onu nereye götüreceğini kestiremeden ama aşkın vermiş olduğu körlükle bu yoldadır işte. Bu yolun hakikat yolu olmadığını ona bildirenler olmasına rağmen. 

Yıllardır aşık olduğu bu kalabalıkla saatlerce oturur, konuşur, gezer, yer, içer, bazen o kalabalığın içinden sadece biriyle özel toplantı düzenleyerek görüşür ve tüm bunları hiç gizlemeden insanların gözünün içine sokarak yapmaya devam eder. Beyin kimyası ve dünya görüşü onlarla uyuşmasa bile görüşmeye devam eder; hem de öyle az buz görüşmeler değildir bunlar, bazen onlarca saat sürer, buluşmalar, sahte tokalaşmalar, sahte sarılmalar, sahte gülüşler, sahte fotoğraf çekimleri…

Meydanlara çıkılıp aslında nefret ettiği, inanmadığı fikirleri savunmaya, inanmadığı tipleri savunmaya ve beyhude aşkı için milletinden de oy istemeye kadar gider bu işler. Bazen o kalabalığın içinden birinde Rabbi Yessirler görülür, bazen ablasının rüyalarına girer ama aşk aşktır kontrol etmeye gerek yoktur. Bir diğeri ile farklı bir aşk yaşanır, o daha da korkunçtur aslında; çünkü içten içe ikisi de birbirlerinden nefret etmelerine rağmen birbirlerini övmeye aşklarının zirvesindeki farklı makamları birbirlerine layık görmeye kadar gider bu aşkın körlüğü.  Bu birazda nefret aşkıdır, garip olanda bu zaten, bu kadar birbirlerinden nefret eden insanları garip bir şekilde birbirlerine aşk hissetmeleri.  Ancak onların birbirlerine sahte de olsa nefret dolu aşk beslemelerinin ardında yatan başka bir nefret ve kin hikayesi vardır, işte bu yüzden bu kendilerinin de anlamadığı aşk hikayesi ortalıkta dönüp dolaşmaktadır. 

Oysaki bu boş kalabalığın, sinsi beceri düşmanı yaşlı kurdunun kendince hesapları vardır; zira en büyük aşk onun aşkıdır. Onun kontrolündeki alttaki çapsız aşıkları kendi emelleri için kullanmak hedefindedir.  Bizim saf! aşık bunu bilmesine, yıllarca şahit olmasına ve yaşlı kurdun son zamanlarda açıktan açığa mesajlar vermesine rağmen, aşkın vermiş olduğu körlükle kendi istediği/nefret ettiği aşklarından birinin aday ilan edileceği umudu ile karar buluşmasına gider, hem de ne gidiş, ellerde çiçekler, ikramlar, iltifatlar aman aman… 

Bu kilit önemdeki buluşmadan önce beceri düşmanı sinsi kurt ve leş kargaları aralarında anlaşmış ve bizim avare aşığımıza da bunu oldu bittiye getirerek kabul ettirmenin peşindedirler. Heyhat o da ne öyle, saf! aşığımız olanları ve kurtların sofrasındaki saf! ceylan rolünü yeni anlamıştır güya!!! Bu aşkın ve bu kadar çırpınmanın sonunun bu olamayacağını kafasına düşen Newton’un elması sayesinde akletmiştir! Bu sinsi yaşlı kurdun makama layık olmadığını aşkının karşılığının bu olamayacağını düşünmesine ve bu durumu dile getirmesine rağmen, yaşlı kurt ve leş kargaları kararlarını vermişlerdir.  

Aşığımız bu durumu kabul edemeyeceğini ve aşkının karşılığının bu olmaması gerektiğini, ihanete uğradığını ve dolayısıyla şu ana kadar danışmayı ve bir nevi gizli olan bu aşkında yaşadığı süreci sözde ailesi ile paylaşması gerektiğini belirterek hışımla adeta kovulduğu toplantıdan ayrılır. Çiçekler yerlere savrulmuş, hediyeler bin parça olmuş, iltifatlar yerini hakaretlere bırakmış, ortalık deprem bölgesine dönmüştür…

Aşığımız soluğu yuvasında alır ve ondan hesap soracak olan büyük ailesinin önüne çıkarak aşkının karşılığının bu olmaması gerektiğini, sürekli saatlerce oturduğu masanın, aşk masası değil; kumar masası, noter masası, çıkarların, hırsların, ihtirasların masası olduğunu, bu masanın devlet, millet ve ülkenin geleceği değil kişisel  hırslar olduğunu ve milletini buna kurban ettirmeyeceğini söyler, ihanete uğradığını ve böyle bir masaya aşkını da ayaklar altına alarak dönemeyeceğini belirterek ve sanki yıllardır aşk yaşamamış gibi o güne kadar almış olduğu tüm hediyeleri, hatıraları ve anıları da ayağıyla tekmeleyerek aşkını bitirir. 

Ancak bu aşk o kadar ayyuka çıkmıştır ki; arayan arayana, gündüz gece durmaz telefonlar, mesajlar, toplantılar, gelmeler, gitmeler. Hem içten hem dıştan görülmemiş baskılar… Bu kadar baskı karşısında dayanamayan ve masanın oluşmasının esas iki çapsızı olarak adlandırdığı ve kini ve nefreti ile bağlı olduğu iki beceriksiz de onu bırakmamaktadır. işler iyice karışmış ve kara sevda boyutuna gelmiştir mevzu. İddia odur ki bizim  şaşkın, bu arada bir televizyon programında misafir olan bir ceza hukukçusunu hani şu olduğu yerde oturamayan alttan bir şeyler ısırıyor onu galiba, canlı yayınlarda sağa sola yayılarak sürekli fiziksel aktivite de bulunan şahsı reklam arası arar, bizim cumhurbaşkanı adayımız  olur musun diye sorar o dev kafalı da olur efendim der balıklama dalar ve genel merkezde buluşalım diye anlaşırlar. Ama bu  kadar kargaşada o zatta kim vurduya gitmiştir, artık oturup kalkan, hoplayıp zıplayan o karikatürü de ekranlarda uzun süre göremeyiz herhalde, tabi yüzü varsa… Aşkının halkasını artık günlerde değil saatlerde, dakikalarda, hatta saniyelerde genişleten aşığımıza kimse yetişememektedir. Her şeyi eline yüzüne ve milletine bulaştıran hafif, bayağı aşığımız çıkar yol olarak bu iki sefilin de bir şekilde bu aşk masalının bir yerlerinde olması gerektiğini, ancak bu şekilde tekrar o boş beyhude aşk masasına döneceğini belirterek tekrar üç gün öncesinin hırs, çıkar, ihtiras, noter, ihanet, devlet millet düşmanlarının olduğu ve kumar masası olarak adlandırdığı masaya dönmeye razı olur. 

Ama sinsi yaşlı kurt kılıklı tilki ve etrafındaki leş kargalarının elleri güçlenmiştir ve onu aralarına alıp iyice ezip ehilleştirmişlerdir artık. Bu kadar ayağa düşen, bu kadar paralanan birinin istediği, iki çapsızın tekrar masada olmasını diğer leş kargaları pek uygun bulmazlar, zira kurtların asıl yemeğinden arta kalana onlar daha yakındır, çünkü uzun zamandır kurdun bu duruma gelmesi için gözcülük yapmışlar, kart sesleriyle onu uyarmışlardır.  İki eziğin leşten öyle kolay kolay pay alamayacağını bildirirler. Hatta çok sert atışmalar olur, aşığımız bebecana senin özelleştirmelerinden dolayı ekonomi bu hale geldi daha ne istiyorsun çıkışı yapar ve ortam iyice gerilir.  Aşığımız bir ara yaşlı kurda senin belediye başkanın dahi  senin kazanamayacağını söylüyor deyince masa tekrar artçılarla sarsılmaya başlar ve masadan ayrılır, ancak ihtiraslarıyla ünlü, hırsının kurbanı, tüm tükürdüklerini yalayan ve solcu mu, sağcı mı, futbolcu mu olduğuna henüz karar veremeyen zat olaya derin bir strateji verir ve aşığımızı tekrar masaya getirir. Ooo aman Tanrım başından kaynar sular inen aşığımız üç gün öncesine göre kolu kanadı kırık ve her yönüyle ortalık malı haline gelmiştir ve vurun kahpeye filminde olduğu gibi giden gelen ona vurmakta ve her şeyin sorumlusu olarak onu görmektedirler.  Olduğu yere yığılmış kalmıştır, bir ara gücünü toplayıp itiraz edeyim der ama nafile, yaşlı kurdun ve leş kargalarının isteği doğrultusunda karar alınmış ve bunu bekleyen ahaliye açıklamak zamanı gelmiştir. 

Ahalinin önüne çıkıldığında ise tablo kapkaranlıktır, zira kendi adaylarını açıkladıkları bir toplantı değil de bir cenaze merasimine benziyordur ortam, yaşlı kurt yapmacık gülümsemeyle ahalinin karşısındayken alınan kararı ahaliye duyuracak diğer topal kurt, çatık kaşlarıyla, her türlü kiniyle kusmaya başlamıştır kinini ve yaşlı kurdun bu aşk masasının kazananı olduğunu duyurmuştur. Ama ortalık buz kesiyordur, saf! aşığımızın yüzünden düşen bin parça, sanki dünya batmıştır, sanki bu işin gidişatının, batışın bir başlangıcı olduğunu görüyordur, ayakta zor durmaktadır ve gözleri kinle kaplı, yüzü tarif edilemeyecek kadar asılmış, yüzünden düşen bin parça ve midesindeki ve kalbindeki biriktirdiği tüm kinini, çekememezliğini yüzüne yansıtmıştır. Diğerlerinin çokta farkı yoktur ondan, onun kadar olmasa da onların da beden dilleri avare bir alemdedir, meçhule bırakılan boş bakışlar vardır, bebecanbiraz bebek gülüşünü göstermeye çalışsa da beyhude…Açlıktan, yorgunluktandır diye oturalım yemek yiyelim derler, yaşlı kurt ve leş kargaları hemen yemeye geçerken buruşmuş kağıda dönen aşığımız kurtlar ve leş kargaları ile yemeye oturmayı reddeder. 

Bu arada düşünceler kafasından geçer durur, en fazla ihtiyacı olduğu zaman o iki çapsız onu satmış, ona ihanet etmiş, bunca zaman bel bağladığı ve uğurlarında bir çok şeyi feda ettiği verilen değerin milyonda birine layık olmayan bu iki meymenetsiz dahi yaşlı kurdun yanında saf tutarak leşlerden faydalanmayı umarak taptıkları çıkarlarının peşinden koşmuşlardır.  Tüm sarılmalar, öpüşmeler, koklaşmalar, iltifatlar, tüm hediyeler koskoca bir yalanmış…

Bu yıkımdan nasıl kurtulacağını kendinin de bilmediği, bu yalan aşk hikayesinin nasıl sonlanacağını; ahali zamanı gelince kendisine, sinsi yaşlı kurt görünümlü tilkiye ve etrafındaki leş kargalarına  verecektir.