İnsanlık tarihi boyunca görülen savaş, yıkım, kan, vahşet, soykırım, gözyaşına bizim kaderimizde ne yazık ki şahitlik etti, ediyor maalesef.

Öncelikle kendimizi bildik bileli, gözümüzü açtığımızdan bu yana Filistin’in; gayri meşru siyonist terör devleti israil tarafından işgal edilmesi ve bu bağlamda her gün ama her gün, mazlum ama dirençli, masum ama güçlü, gariban ama elif gibi dik duran, maddi imkansızlık içinde ama onurlu, Ümmet’in ve İslam’ın asil, dik ve vakarlı duruşunu işgalci siyonist terör güçlerine karşı direnerek gösteren ve bu direniş esnasında; körpe çocukların kollarının kırıldığı, kadın kıza siyonist terör devleti güçleri tarafından saldırıların olduğu, her türlü ağır silahla vahşice saldıran, insanların asırlardır yaşadıkları yurtlarından, topraklarından, güzelim zeytin ağaçlarının bulunduğu bahçelerinden, evlerinden, atalarının ve kendi anılarının bulunduğu, ve hepsinden önemlisi; inançlarıyla, kültürleriyle, kimlikleriyle kendilerini inşa ettikleri, bütünleştirdikleri bu kutsal topraklardan büyük iş makinalarıyla, tanklarla zorla çıkarıldığı, en gelişmiş savaş makinaları ile çıplak elle savaşan insanlara saldırıldığı ve katledildiği, saldırı için sık sık özellikle Ramazan ayının seçildiği, Kutsal mabedimiz, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’ya işgalci siyonist terör devleti askerlerinin postallarıyla girdiği ve ne akla, ne mantığa, ne imana, ne insanlığa ne herhangi bir dine ve kültüre, ve ne de evrensel değerlere, yakışmayacak insanlık dışı uygulamaların, sözde devlet eliyle terör saldırganlığı ve sınırları bir türlü belli olmayıp sürekli yayılan genişleyen sözüm ona bu devletin her gün ama her gün azgınca yayılmasını tv/internet başından içimiz her zaman kan ağlayarak ve fakat çaresizlik! içinde izledik…

İşte bugünlerde yine ekran başlarında çaresizce! olanları izlemeye mahkum oluyoruz. Canlı yayınlarda Gazze’nin yıkımını, yok oluşunu izliyoruz, karadan, havadan ve denizden ağır bombardıman altındaki açık hava toplama kampı durumundaki kentin, zaten yıllardır yokluk içindeki çaresizliğine işgalci siyonist katil şimdi de şehrin sularını keserek, yiyecek içeceğin girmesini tamamen keserek, insanların Refah sınır kapısından çıkışını dahi kapatarak, (sınır kapısını açtığı ve o sınır kapısından çıkabilirsiniz güneye doğru dediği anda dahi kafileler halindeki mazlum sivilleri vuran aşağılık bir siyonist devlet) ve tüm bunların üstüne elektrikleri de keserek; elektriğin kesilmesi başka anlamlara da geliyor, zira gazetecilerde bölgeden bilgi aktaramayacaklar ve kapalı bir ortamda istediklerini yapacaklar! ve üç maymunu oynayan insanlık hiç bir şeyden haberdar olamayacak!!! İnsanları bombalarla olmazsa açlıktan, susuzluktan, hastalıktan kırdırarak toplu soykırıma gidiyor bu lanetlenmiş siyonist kavim. 

İnsanlığın vicdanı kalmış mıdır, insanlığın insanlığı kalmış mıdır diye soruyor insan. Uluslararası hukuk diye bir şey kalmış mıdır, yoksa orman kanunlarında olduğu gibi güçlünün haklı olduğu bir sistemde mi yaşıyoruz?  Çoktandır bu sorunun cevabı maalesef güçlü olanın kanunlarını ve uygulamalarını dikta ettiği bir sistemde yaşıyoruz.  Böyle olmasa Gazze İslam Üniversitesi, İbadethaneler, Okullar, Hastaneler, Sivil yerleşim yerleri vurulur muydu? 

Diğer taraftan bugünlerde can pazarının yaşandığı bu topraklara akın akın turist gitmesini neyle açıklayabiliriz? Ölümün her tarafta kol gezdiği bir coğrafyaya özellikle batılı turistler neden giderler? Bu aşağılık caniler tıpkı Bosna, Irak savaşında olduğu gibi müslüman avı için bu coğrafyaya gitmekteler. Batının kahrolası, insan hakları, özgürlük, evrensel değerler, demokrasi maskeleri çoktan düşmüştür. Bu son katliamlar da en son delilidir sonuçta.

Uzaktan ahkam kesenlerde cabası. Onlara sesleniyorum. Her saat başı kapınızın çalındığını ve her kapıyı açışınızda kimsenin olmadığını düşünün ve bunun sizin psikolojinizi nasıl etkilediğini düşünün, ya da her gün değil ayda bir evinize gelinip sebepsiz yere evi boşaltmanız istensin nasıl bir ruh haline sahip olurdunuz? İşte oradaki insanların askerler kapılarına gelip evden çıkmalarını istiyor. Evet evet, doğdukları, büyüdükleri, eğitim aldıkları, tüm anılarının olduğu, atalarından yadigar evlerinden çıkmaları ve lanetli siyonist yahudilere bırakmaları isteniyor… Doğal olarak buna karşı geldiklerinde ise evleri yıkılıyor, insanlar fiziksel müdahaleye tabi tutuluyor, TOMA’lardan foseptik sularıyla müdahale de bulunuluyor, küçücük çocuklara on tane kahrolası işgalci askerler dayak atıyor, kollarını kırıyor, plastik mermiyle, gerçek mermiyle müdahale de bulunuyor, işkence, zulüm ve ölüm…Buna can nereye kadar dayanır, her gün bir kişi iki kişi derken sürekli bir zulüm ve cinayetler, soruyorum o ahkam kesicilere buna siz nereye kadar dayanırdınız? Şunun şurasında bir saatliğine elektrik ya da internet kesildiğinde nasıl homurdanıyorsunuz değil mi? O insanların yıllardır normal hayat koşulları yok ve tüm bunların üstüne yaşadıkları yerlerden atılıyorlar ve azar azar ama planlı ve sistematik soykırıma tabi tutuluyorlar. Öyle sistematik ki dünya halklarını da alıştırmışlar, zira bir anda yüzlerce öldürseler halkların nasıl tepki vereceğini biliyorlar ve azar azar ama her gün bu canice cinayetler devam ediyor… Nereye kadar buna insan dayanır nereye kadar…?

Ey bu zulme sessiz kalan ve hatta işgalci katil siyonist devletle işbirliği yapan yöneticiler adı Müslüman (Mısır-Ürdün-Suudi Arabistan- BAE-Bahreyn) kendileri cehennemin en değersiz aşağılık yaratıkları, sizler nesiniz, hiç kendinize sordunuz mu, Allah’ın size verdiği nimetlerden ve zenginliklerden nasıl hesaba çekileceğinizi hiç düşündünüz mü? Mazlum, mustazaf halklara karşı yapılan bu zulümler karşısında Allah’ın verdiği nimetleri hangi yolda kullandınız, bunu hiç düşündünüz mü? Gözünüzün önünde, kulaklarınızın dibinde bu katliamları hiç mi hissetmiyorsunuz? Ama sizlerin gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar, zira lanet olası kapleriniz mühürlenmiştir. Eşkıya dünyanın öbür ucundan her şeyimizle bu siyonist işgalci katil terör örgütü devlet bozuntusunun yanındayız diyecek, ev ev girilerek gerekenler yapılacak diyor ve tüm savaş teçhizatını bölgeye yerleştiriyor, ama sizler fare gibisiniz, bırakın sesinizin çıkmasını kaçacak delik arıyorsunuz. İçinizden hanginiz bizde bölgeye savaş gemisi göndereceğiz diyebilirsiniz? Hatta firavun Mısır’lıların (yöneticiler) yaptığı gibi biz işgalci siyonistleri kendilerine karşı saldırı olacak diye uyarmıştık diyerek, müslümanları nasıl ispiyonladıklarını ve ne kadar aşağılık olabileceklerini ne kadar firavunlaştıklarını gösteriyorlar. İnsan ne için yaşar be, insanlığı için yaşar, dini için yaşar, imanı için yaşar, onuru için yaşar, vatanı için yaşar, milleti için yaşar, bayrağı için yaşar, namusu için yaşar, idealleri için yaşar, davası için yaşar, kardeşleri için yaşar… tüm bu değerlerimiz ayaklar altına alınıyor, dönüp bir kendinize sorun be ne için yaşıyorsunuz?

Allahım bizler aciziz, bizler senin emirlerine duyarsız kaldığımız için bu günleri gördük daha beterlerini gösterme, bizlere uyanmayı nasip et, senin yolunda canımızla malımızla mücadele etmeyi nasip et, bu zelil dünyada onuruyla yaşayan, insan olmanın hakkını verenlerden olmayı nasip et.  Bizi bize bırakma, bizi Sen yönlendir ve bizi aklımızla ve nefsimizle baş başa bırakma. Bizleri, dünyaya hükmederken, dünya kontrolü altındayken bile at sırtından inmeyen, senin yolunda ki yaşamı ve mücadeleyi seçen önderlerimizin, atalarımızın yolundan gitmeyi nasip et. Bizi zihinsel, fiziksel, ruhsal konforumuzdan uzaklaştır, dertli olmayı nasip et. Dertlerin en büyüğü olan sana kulluğu ve Ümmet bilincinin gerekliliklerini hakkıyla yerine getirenlerden eyle.  Zulme karşı elimizle, dilimizle ve dualarımızla mücadele edenlerden eyle. Bizi başta müslümanlar olmak üzere tüm insanlığa karşı yapılan zulümleri, katliamları, soykırımları senelerdir seyredenlerden değil, Senin yolunda mallarıyla, canlarıyla mücadele edenlerden eyle