Haziran Ayı. Süryanice sıcak anlamına gelen Haziran,yazın gelişinin habercisi, ilkbahardan yaza geçişin son basamağı, büyümenin, gelişmenin, olgunlaşmanın da habercisi. Her ay adı ile farklı ve anlamlı olduğu kadar, kişiler için de farklı anlamlar ve önemler içerebilir. Benim için de Haziran’ın ayrı bir önemi ve yeri var elbette. 

       Tarih 17 Haziran 2002. Günışığı Gazetesinde yazılarımın ilk kez yayınlandığı, makale ve köşe yazarlığına resmen başlamam itibarı ile anlamlı ve önemlidir. Sene 2002 Ankara’dan Mektuplar Köşesi ile başlayan köşe yazılarısizlerle sohbetin anlamı, memlekete selamın ifadesi, insana hizmetin sevdası, sevgi, saygı, anlayış ve hoşgörünün bugüne kadar devamının ifadesidir.

Yazmak, hedefi belli olan çok yönlü getirisi olan bir faaliyettir. 

Yazmak, insana insan olduğu için hizmet etmek, Yaradan ötürü hoşgörü deryasını insana sunmaktır.

Yazmak; kendini, insanı, alemleri okumak, bilmek demektir.

Yazmak, biri bin kabul ederek karşılık beklemeden insanlığa iyiyi, doğruyu, güzeli, değerleri hatırlatmak, yaşatmaktır.

​Yazmak, beşikten mezara kadar okumak, kendini geliştirmek, şekilden öte insan olabilmektir.

​Yazmak, bize ne oldu diye insanlığın kendisini sorgulayarak dünü unutmadan yarına umutla bakmaktır.

​Yazmak da konuşmaktır, okumak, bilmektir, gerçek anlamda insan olmak, diğer canlılardan da okumakla farklı olabilmektir.

Yazmak, kötülüklere, cehalete kapıları kapatmak, yarınların gençliğine güzellikler bırakmaktır.

Yazmak, izlemek, görmek, incelemek, farkında olabilmek, farkı fark edebilmektir.

​Yazmak; ağız, el, ayak ile iyiliklere yol olmak, kötülüklere giden yolu kapatan kapı olmaktır

Yazmak, hatırlar, anılar, ölümsüz izler, güzellikler, iyilikler bırakarak ölümsüzlüğe adım atmaktır.  

17 Haziran 2002’den beri Kalem, sorunları dile getirmek, hizmete vesile olmak, ilkleri yaşamak, güzel organizasyonlara ev sahipliği yapabilmek için başladı bu güzel yolculuk. Hizmet ve samimiyet ön planda olduğu sürece de ta 17 Haziran 2002 tarihinden beri devam eden bu yolculuk hep yeni ufuklar doğrultusunda inançla devam edecektir bu yolculuk. 17 Haziran 2002’den beri…

Elazığ’ın Teşvik Kapsamından azami ölçüde faydalandırılması gerektiğini, yıllardır yarım kalan Kuzuva Pompaj Sulama ve diğer sulama projelerinin bitirilmesini, Elazığ Organize Sanayi ve Hayvancılık Projelerinin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini, Elazığ’da Sosyal Hizmetler, Hukuk, Siyasal Bilgiler, Dişçilik, Eczacılık, Ziraat ve Ev Ekonomisi gibi bölüm ve fakültelerin açılmasını, Elazığ’a ikinci bir üniversite, teknik bir üniversitenin açılması gerektiğini, hayalim olan Harput Üniversitesinin açılmasını, Elazığ’ın sağlık, sosyal, ekonomik, sanayi ve tarım alanında cazibe merkezi haline getirilmesini, Harput’ta Evliyalar Haftası veya festivallerin düzenlenmesini, inanç kültürümüzün geliştirilmesini, dernek ve vakıflarımızın federasyon- konfederasyon çatısı altında birleşilmesi gerektiğini, bölge müdürlüklerinin Elazığ’da hizmet vermesini, Elazığspor’un tekrar süper lige çıkması gerektiğini, Keban ve Maden’in yeraltı kaynaklarının hatırlanmasını, Bakanlar Kurulu Toplantılarından bir tanesinin Elazığ’da yapılmasını, sokaktakalan ve yaşayan çocuklar başta olmak üzere birçok hizmetin Elazığ’da, örneğin Sivrice’de hizmete açılması gerektiğini, Harput’u, Keban’ı ve diğer güzelliklerimizin farkında olup varlık içerisinde yokluk çekilmemesini, tarihimiz, kültürümüzü yaşamamızın şart olduğunu… bu ve bunun gibi hizmetlerin Elazığ’ın çehresini değiştireceğini anlatmaya çalıştık.

Evet, önce insan kendisini, sonra insan haritasını, çevresini, tarihini çok ama çok iyi okumalı. Harput ilebütünleşen Elazığ’ı iyi okumalı, iyi…

Elazığ dünden bugüne konumu gereği birçok alanda hizmetlerin merkezi olmasıyla anılmıştır. Alzi, Harput, Elaziz,Doğu’nun Paris’i, Çayda Çıra, Hazar, Gakkoş… dendikçe, bölge şehri, cazibe merkezi dendikçe hep Elazığ okunmuş, Elazığ akla gelmiştir. 

Tarihe şahitlik eden koca bir çınar olan Harput iyi okunmalı ki dün ne olduğumuz bilinsin, zenginliklerimiz fark edilsin. Yazları sıcaktan kaçınılan serin bir mekân olarak dar anlamda bilinmesin Harput. Harput’ta canlı şahitlerin hayatı okunduğunda güzel kültürün ve musikinin derin hoşluğunun aslında bir sessizlik olmadığı anlaşılsın.

Ulaşım, tarım, sanayi, ekonomi gibi alanlarda özellikleri nedeni ile cazibe merkezi, bölge şehri statüsü ile bilinen, jeopolitik öneme sahip birçok medeniyeti içinde barındıranElazığ’ın ilim ve kültür merkezi, çok kültürlü eğitimin de adeta beşiği olduğu unutulmamalıdır. Bu anlamda Harput, eşsiz bir sözlüktür, ansiklopedidir, sayfaları çevirmekle bitmeyen devasa bir kitaptır. Elazığ’ın eğitim, kültür hazinesinin ne anlama geldiğinin farkında olmasının bir gereği olarak ta 01.08.2003 tarihinden itibaren Harput’ta Maarif,teknik üniversite, ikinci bir üniversite, Harput ya da Çayda Çıra Üniversitesinin Elazığ’ı tekrar eski günlere götürerek eğitim ve kültür merkezi olmasındaki önemli bir adım olacağını ısrarla vurguladık. Elazığ’ın sanayi, tarım, tarih, sağlık merkezi, cazibe merkezi, bölge şehri olması için yeterli potansiyel vardır. Tabii ki bütün bunları da etkileyecek eğitim ve kültür merkezi Elazığ için atılması gerekli belki de ilk adımdır.

Bunu için dün çok iyi anlaşılmalıdır ki bugün hizmetlerden söz edilebilsin, projeler hazırlanabilsin, ikinci bir üniversite kurulabilsin. 

Dünü bilmek için eğitim ve kültür adına kulağımız hiç değilse bazı şeyleri duymalı, aklımızda bazı izler kalmalıdır.Mesela;

Harput’ta 1156 yılında Artukoğulları Döneminde kurulan ilk medresenin Cami-i Kebir olduğu, Harput’ta kurulan medreselerin zamanla yirmiye yükseldiği,

​Müslüman- Türk kültürünün Anadolu’ya yerleşmesi ile Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde Harput, ilim ve kültür yönünden Doğu Anadolu’nun başlıca merkezlerinden biri olduğu,

Coğrafi konumu itibariyle de Doğu ve Batı Anadolu arasında bir geçiş kapısı olduğundan yabancılar da kendi kültür ve dinlerini Anadolu’ya yaymak ve yerleştirmek için değişik milletler Harput’u tercih ettikleri. Sadece Müslümanların değil; Gregorion, Protestan, Katolik, Ermeni, Latin ve Amerikalıların değişik dillerde ve kültürlerde Harput’ta eğitim verdiklerini,

​Tarihin derinliklerine inildiğinde 1900’lü yıllara kadar birçok alanla beraber eğitimden de kendisinden söz ettiren Harput, 1900’lü yıllardan itibaren de eğitim ve öğretim alanında kendisinden söz ettirdiği, 

Eğitim ve kültür adına “Harput’ta Bir Amerikalıyı, Amerika’da bir Harputluyu”, adının Fırat Koleji olduğunu bilmese de, Harput’ta bir Kolej olduğunu belki de bilmeyenimiz yoktur herhalde.

​İşte Cumhuriyet Dönemine kadar eğitim ve kültür adına kısa bir Harput yolculuğu. Tabii ki bu dönemin Cumhuriyet Dönemi de var.

​Harput ya Çayda çıra Üniversitesi derken Elazığ eğitim adına güzel hizmetlere öncülük ediyor. Elazığ Okuyor, dikkatler Elazığ’a çevriliyor. Görürüz veya görmeyiz ama şimdi Elazığ Valiliği ziyaret edilerek, resmi görüşmeler başlatılarak üniversite kurma çalışmaları, Elazığ’da ikinci bir üniversite, vakıf üniversiteleri kurulması yönünde çalışmalar başlıyor. 

Ne güzel değil mi hayaller ve umutlar gerçeğe giden yolculuğun projeleri oluyor. Dahası Elazığ giderek hak ettiği yere hızlı adımlarla yürüyor.  

​Gönle ve akla hoş gelen güzel bir ifade; Harput, Çayda Çıra, Fırat, Hazar… Üniversitesi. En sade haliyle Harput Üniversitesi…