Peki bu direncin kökeninde ne var? Kültür mü, eğitim eksikliği mi, yoksa vizyon yoksunluğu mu?
Kültür: En Derin Kök
Türk futbol kültürü, kısa vadeli başarıya endeksli bir yapıya sahip. Ligde birkaç kötü sonuç alan teknik adamın görevden alınması, sabır ve süreç yönetiminin bizde ne kadar zayıf olduğunun göstergesi.
Bu kültürde;
- Alışılmış yöntemler “güvenli” sayılır.
- Yenilikler ise “risk” olarak görülür.
- “Biz böyle gördük, böyle yaparız” anlayışı hâkimdir.
Sonuç olarak, bilimsel veriye dayalı planlamalar yerine, duygusal kararlar ve geçmişten gelen alışkanlıklar ağır basar.
Eğitim: Değişimi Yavaşlatan Eksik Halka
Türkiye’de antrenör yetiştirme sistemi, hâlâ modern futbolun gerektirdiği bilimsel altyapıyı tam anlamıyla sunamıyor. Lisans kurslarında veri analizi, yüklenme planlaması, performans ölçüm teknolojileri gibi konular sınırlı yer tutuyor.
- Birçok teknik adam, GPS verilerinin ne anlama geldiğini ya hiç bilmiyor ya da sahaya nasıl entegre edeceğini kestiremiyor.
- Yönetici kadrolar da analitik raporların değerini yeterince anlamıyor.
- Spor basını ve taraftar, bilimsel veriler yerine skora odaklanıyor.
Eğitim eksikliği, yeniliklerin hayata geçirilmesini yavaşlatan en önemli faktörlerden biri.
Vizyon Eksikliği: Değişimi Sürdürülemez Kılan Sorun
Bir kulüp, 5-10 yıllık planlamalar yapmadan başarıya ulaşamaz. Ancak Türkiye’de çoğu yönetim “bir an önce sonuç alma” baskısıyla hareket ediyor. Bu da kısa vadede transferlere, isimli oyunculara ve popüler hamlelere yönelme anlamına geliyor.
- Avrupa kulüpleri uzun vadeli performans planlamaları yaparken, bizde en fazla bir sezon sonrasını düşünen yapılar var.
- Bilimsel verilerle desteklenmiş bir oyun felsefesi oluşturmak yerine, günü kurtarmak için değişken taktikler ve sürekli kadro değişiklikleri tercih ediliyor.
Sonuç: Üçlü Bir Denklem
Bu direncin tek bir sebebi yok. Kültür, eğitim ve vizyon eksikliği, birbirini besleyen bir zincir oluşturuyor.
- Kültür, yeniliğe kapalı bir iklim yaratıyor.
- Eğitim, bu iklimde değişimin filizlenmesini yavaşlatıyor.
- Vizyon eksikliği ise, nadiren atılan yenilikçi adımların bile sürdürülebilir olmasını engelliyor.
Türk futbolunun modern çağa ayak uydurması için bu üç alanın da eş zamanlı olarak geliştirilmesi gerekiyor. Aksi halde bilimsel veriye, teknolojiye ve modern futbola karşı direnç, bizi yalnızca Avrupa ile aramızdaki mesafenin daha da açılmasına götürecek.