İlişkiler, duygular, hatta insanlar bile çabuk tükeniyor. Çünkü herkes bir şey bekliyor:
Anne çocuğundan, evlat anne babasından, eş birbirinden, dost dosttan…
Ve beklentiler büyüdükçe, kırgınlıklar da büyüyor.
Oysa huzurun sırrı; beklemek değil, kendi içini doyurabilmektir.
Bir teşekkür duymadan da iyilik yapabilmek, karşılık beklemeden sevmek, alkışsız da yola devam edebilmektir.
İnsanoğlu, “neden kimse beni anlamıyor” diye sızlanırken aslında kendini anlamayı unuttu.
Oysa beklentilerimizi başkalarına değil, kendimize yöneltsek…
“Bugün bir adım daha nasıl iyi bir insan olurum?” diye sorsak…
Bir kitap okusak, bir kursa katılsak, bir sosyal projede yer alsak…
Ruhumuzun dengesi değişmez mi?
Beklentisiz insan, özgür insandır.
Çünkü kimseye yüklenmez, kimseye sitem etmez.
Kırılmak yerine öğrenir, üzülmek yerine güçlenir.
Kendi iç dünyasında sessiz bir huzur inşa eder.
Belki de gerçek zenginlik, kimden ne geleceğini hesap etmeden yaşamakta saklıdır.
Bir bardak çayın sıcaklığında, kendi emeğinle pişirdiğin bir yemekte, bir çocuğun gülümsemesinde…
Hiçbir beklentinin sızmadığı anlar, en kıymetli huzurlardır.
Bu yüzden bu ayın sözü belli olsun:
Az beklenti, çok huzur…
Kimseden değil, kendinden bekle.
Çünkü huzur; başkalarının elinde değil, senin kalbinde saklı.
Ne yaparsanız yapın, HAYATTA BİR İZ BIRAKIN.
SEVGİYLE KALIN…