Dünyada tuhaf bir karmaşa var halbuki, bir o kadarda derin durgunluk ve sessizlik.

“İnsan bilmediği şeylerden korkarmış”. 
KORKU,salınmak istenen duygu.


KARMAŞA,kullanılabilinecek güzel bir maşa, paylaşamadık şu güzelim dünyayı.
Herkesin bir burnu var, acaba dikine gittiğimiz için’ mi.?


Yoksa,,,
Dikine gitmediğimiz için ’mi.?
Olanlar oluyor.


Sanki, yelkovanla akrep birbirini kovalamakta yarış ediyor, bizlerde akıntıya kapılmış ilerliyoruz,bazen yara bandı, bazen merhem şeklinde.

YAYIK
Yayığı evin tavanından iplerle asılmış, yağını çıkarsın diye sütü döverdi anam içinde, 
ayran yapar güzel uyuyalım diye bize içirirdi, ineklerimizin etinden sütünden fayda sağlardı, kurbanlık yetiştirirdi.
Hele tavuklar gıdakladığı zaman, biz kardeşler yumurta toplamak için samanlığa koşardık.
Kedilerimiz ambarda fare avlar, köpeklerimiz sadık DOST’luk yapardı.
Tarla ekilir sebze, ağaç dikilir meyve verirdi.
Dedem bizim boyumuza yaşımıza uygun sepet örer, fındık toplayan kendine toplar, satar parasını harçlık yapar derdi, ne sevinirdik.
Tezek kokusu, 
bahar kokusuyla karışsada kıymetliydi, 
çaba vardı, üretmek vardı, 
herkes kendine yetebiliyordu,
kula kulluk yoktu,
özgürlük vardı.


Zaman geçtikçe, üretmek yerine,rahata hazıra alıştıkça talepler çoğaldıkça, tüketir olduk, bağımlılık bitmedi, 
bitmeyecek.


Köyü küstürdük, 
toprağı küstürdük, 
ineği küstürdük, 
yayığı antik diye köşe başına koyduk ve,
 “EL” eline bakar olduk.
Korkuturlarda, 
Bunca kargaşada,

SESSİZCE 
Uyuturlarda.