Hani bir yer vardır, siz izin vermezseniz kimsenin gidemeyeceği, çok yakın ve bir o kadarda uzak olan.

Dönüp arada bakımını yapmak, bazen vidalarını gevşetmek bazende vidalarını sıkmak gereken,önemli bir yapı olan bir yer.
İçinde sessiz çığlıkların semaya yükseldiği, 
fakat kimsenin  duymadığı bir yer.

Hepimizin sahip olduğu, çok muazzam donanımlı,yapıyı yapanın sağlam yaptığı,
bakımını yapanın,itinalı bakamadığı bir yer.

Evet.
Duyarlı olmayı, komşusu açken uyuyamayan,
dostlarının mutluluğuna derdine ortak olan, 
anne babalarımızı, öğütlerini ne zaman unutur olduk.?

Eğer dönen bu çarkın içinde, 
birer diş görevi  görüyorsak’ki öyle, 
SESSİZ ÇIĞLIKLARI neden duyamıyoruz..?

O, görülmeyen, bakımı ancak merhametle, vicdanla, hissetmekle,toleransla paylaşmakla ve SEVGİ ile yapılabilinen,  O, uzak ama çok yakın olan, bizi yaşama bağlı tutan,adınaKALP dediğimiz avuç içi kadar et parçası,demekki bakıma muhtaç.

SESSİZ Çığlıkları duymamak için sağır olmaya gerek yok.


“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın “diye bir söz vardır, 


Yılanın zehrini damarlarımızda taşıyoruz, 
umarım,panzehir gecikmez.