İstanbul Aydın Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Sosyoloji ve Antropoloji bilimleri uzmanı Doç. Dr. Gökçen Çatlı üçüncü kitabı 'Tomris Han Asil Kan'ı çıkardı. 'Babam Çatlı' ve 'Çatlı Reis 'isimli kitapların yanı sıra birçok akademik makale ve bilimsel yayının da yazarı olan Gökçen Çatlı yeni kitabı ile ilgili, 'Kendi ruhumdan da birçok şey kattım' dedi.

1996 yılında 'Susurluk kazası'nda hayatını kaybeden Abdullah Çatlı'nın iki kızından biri Akademisyen Doç. Dr. Gökçen Çatlı, hayatını eğitim ve araştırmaya adadığını belirtti. Babasının birçok kurgunun içinde başrol oynamasının ardından onu anlatan kitapları kaleme alman Çatlı, şimdi de ilk kadın hükümdarlardan olan Tomris Han'ın hayatını yazdığı 'Tomris Han Asıl Kan' kitabını çıkardı.

Türk kadınını ve Türk kültürünü bu kitapta anlattığını belirten Doç. Dr. Gökcen Çatlı, 'Babam ile yaşadığımız hayattan pratikte bizzat deneyimleyerek öğrendiklerim ile akademik hayatımdaki teorik bilgiler farklı gibi görünse de hepsi benim bir parçam ve beni ben yapan unsurlardır. Ben hem Babam Çatlı, hem Çatlı Reis, hem de Tomris Han Asil Kan'ı, tüm bu yaşanmışlıklarla kaleme aldım. Ve Tomris Han kitabımı yazarken onun tüm hayatına odaklandım. Cesareti, kadın oluşu, anneliği, cengaverliği, vatan aşkı, töre inancı, kuta sahip olması, asil kandan gelmesi. Ve kadim Türk kültürünü, Tomris Han'ın hayatı üzerinden anlattım' dedi.

'Babam öldüğünde 19 yaşında genç bir kızdım ama mücadelem yaşımdan büyüktü'

26 yıl önce 19 yaşında iken Babası Addullah Çatlı'nın ölümünün ardından verdiği mücadeleyi de anlatan Doç. Dr. Gökçen Çatlı, 'Toplumumuzda erkek evlatlara ezber gereği daha çok görev düşüyor ve ailevi ile toplumsal beklentiler, erkekler üzerinden işlevsellik kazanıyor. Kız evlatlara ise yine bir ezber gereği fazla misyon yüklenmiyor. Benim yetiştirilme biçimimde babam ve annem, bu ezberleri bozdular. Zorlu şartlar gereği mücadeleyi hep birlikte verdik. Bu da beni sorumluluklarımı üstlenen bir donanıma sahip olmamı sağladı diye düşünüyorum. O yüzden ben babamdan öğrendiklerime, eğitim ile katkı sağlayarak olayların gölgesinde kalmayarak ilerlemeye gayret ettim. Küreselleşen dünyada birçoğumuzun birçok statüsü var ve hepsini bir dengede tutmak zor olabilir. Ama kişi kendini merkeze alıp, diğer tüm hayat tecrübelerini 'bütünü oluşturan parçalar' olarak görürse, dengeli bir kişilik sağlar diye inanıyorum. Babamın kızı, Abdullah Yiğit'in annesi, akademisyen, yazar gibi statülerin merkezinde Gökçen Çatlı var diyelim. Ben milliyetçi muhafazakar bir camiada yetiştim. Ezber bilgiyle bu tür yapılanmaların sorgulamaya kapalı olduğu düşünülür. Bilakis! Babam hayatta iken de onunla sürekli bireysel ve toplumsal konular, kadının toplumdaki yeri ile ilgili sohbetler eder, görüşlerini alırdım. Babamın entelektüel bilgisi kelimelerle ifade edilemeyecek kadar donanımlıydı. Kardeşim Selcen ile benim de donanımlı yetişmemiz ve iyi eğitim almamız için üzerimize düştüğünü söyleyebilirim. Babamın vefatında ben 19 yaşında bir genç kızdım, onun ölümü ile ilgili tek taraflı karalama kampanyalarına karşı tek başıma savaştım. O zamanlar sosyal medya yoktu ya da televizyon kanalları bu kadar geniş değildi ama ben yine de sesimi duyurmak için cesaretle hareket ettim' şeklinde konuştu.